Bilindiği gibi Vatan, Millet, Bayrak sevgisi ve geçmiş tarihi ile mitolojisine değer veren Türk Milliyetçilerine ,yıllarca Batı-Emperyalist hiristiyan toplumlara özgün bir terim olan –Faşist damgası haksız bir şekilde vurulmuştur. Bu haksız suçlama ve ve faşist sıfatlandırması,1970 yıllarda o kadar büyük boyutlara ulaşmıştır ki evinde veya arabasında Türk bayrağı bulunan ve masumane olarak sadece Atatürkü seven, bir Türk destanından örnekler veren ve hatta etnik olarak Türk olduğunu söyleyen kişilere bile hemen faşist diyerek saldırılar başlamıştır. Bütün iyi niyetiyle Vatanın veya Milletini seven bir düşüncede veya yaşam tarzına sahip olan veyahutta Türk töresiyle ilgili kalıtımsal bir geleneği yansıtan herkese haksız bir şekilde faşist denilerek saldırılmış ve suçlamalarda bulunulmuştur. Bu dönemde kendisine faşist diye saldırılan temiz ve saf Türk insanı, Türk Milliyetçisi veya Türkçü -Atatürkçü bir düşünceye sahip birisi, hiçbir zaman kendisini faşist olarak tanımlamamış veya faşist olarak benimsemememiştir.
Buna karşılık 72 çeşit fraksiyona sahip olan ve kendilerine devrimci adını veren her gurup bir diğerinden kendisinin daha fazla marksist, daha fazla komünist ve daha fazla maoist veya da Stalinist olduğunu böbürlenerekve övünerek açıklamış ve bu yabancı kimlikleri benimseyerek içine gayet iyi sindirmiştir.
Görüldüğü gibi Vatanını, Milletini seven Türkçü-Milliyetçi guruba dışarıdan bir takma sıfat verilmiş ama bu sıfat o gurup tarafından kesinlikle benimsenmemiştir.Bu sıfatın verilmesini Türk Milliyetçileri şaşırmışlar ve yadırgamışlar ve hatta o dönemde geniş araştırmalara girişerek faşizmin ne olduğunu bellemeye çalışmışlardır. Sonuçta bu nitelendirme o dönemde şöyle bir trajikomik tablo oluşmaktaydı. Kendilerini devrimci olarak nitelendiren marksist-leninist koministler veya sosyalistler, Türk Milliyetçilerine saldırmak için onlara naylon bir sıfat yaratmışlar, aynı kendi liderleri Leninin 1944 de Leningrad önünde Alman faşist ordularına saldırıda bulunması gibi, bir faşist düşman portresi çizmişlerdi.Bir DİĞER yaratılmıştı kafalarında.Bu gerekliydi çünki ortak bir düşman peydah etmeleri onların örgüt içindeki çözülmenin önlenmesi ve elemanların birliktelikleri için en gerekli malzemeydi. Yani Marksist- leninistlerin yıllar önceki düşmanı Alman faşistleriydi. O zaman empati yapılmış ve Türk komünist-leninistlerinin de düşmanı Türk faşistleri olmalıydı düşüncesinde birleşilmişti.Böylece naylon bir şekkilde bir Diğer ! yaratılmıştı solcuların kafalarında. Dünyada böyle nitelemeleri uyuşmayan ve nitelendirilen tarafından kabul edilmeyen naylon sıfatlı bir çatışmanın eşi ve benzerine rastlanmamıştır. Bir tarafta gönlünde Vatanseverlik bulunan Türk Milliyetçileri, diğer tarafta ise gönlünde Yurtseverlik bulunan Türk devrimçileri bulunmaktaydı.Farklılık düşünsel ve kullanılan terminolojide idi. Ama devrimciler kendi yüzlerine yabancı bir maske olan marksiz-leninist maskesini severek ve bilerek yani benimseyerek geçirmişler, karşılarına ise kapitalizmi, global Siyonist oligarşiyi ve de vahşi emperyalizmi düşman olarak alacakları yerde, saf ve temiz Vatansever Türk Milliyetçilerini düşman olarak tutmuşlar ve onlara zorla naylon bir şekilde faşist maskesi takmışlardır.Yüzüne maske takılan Türk Milliyetçileri ise bu insanları bir türlü kavrayamamış hayret ve şaşkınlıkla onların kendisine faşist diyerek saldırdığını izlemiştir. Tabii ki karşı koymuştur. Doğal bir reaksiyon.Yani Etki-Tepki meselesi. Türk Milliyetçisi bu saldıranın neden kendisine kendisine faşist dediğini anlayamamış ve Vatan ve Türk düşüncesine karşı çıkan kişinin ve bu saldıranın olsa olsa Stalinist- Moskof olduğu yani Moskovalı olduğunu sanmıştır.
İşte 70 li yıllarda böyle bir kısır döngü yaşanmıştır.
Gelelim faşizme ;
1918 deki marksiz-leninist ekim devriminden sonra batı emperyalizmi ile vahşi batı kapitalizmin ortaya çıkardığı bir olgudur. Bu olgu latino-cermen benlikle vandalizmin ortak paydasında buluşmuş tamamen emperyalist gücün bir aksiyonu şeklinde gelişmiştir. Bu nedenle 1930 lu yıllardan itibaren dünya hakimiyetinde söz sahibi olan Alman motor, makine, kömür, metal ve ilaç ile silah sanayisi 40 lı yılların başında hem madde ve yeni kaynaklar ümidiyle saldırıya geçmiş ve bu saldırıyı yaparken Katolik Hıristiyanlığın haçlılar döneminden de iyi bilinen papa fermanlarıyla latino-cermen yasalarını birleştirerek faşist bir oluşum ortaya çıkarmıştır. Bu insanlar büyük bir övünç ve güven ile Almanya da ,Avusturya da, İtalya da ve İspanya da kendilerini apaçık ve net bir şekilde faşist olarak betimlemişlerdir. Yani bunlar kendilerini tanımlarken faşist olduklarını beyan ediyorlardı. Latino-cermen emperyalizmi saldırı güçlerinin ve faşist oluşumların ancak ve ancak katı bir disiplinle başarıya ulaşacaklarına inanmışlardı. Bu nedenle apartman, sokak, mahalle, köy, kasaba, ilçe ve il bazında örgütlenmişler çocuklar, genç erkekler, genç kızlar ve kadınlar olarak toplum sol örgütlenmelerini de tamamlamışlardı. Yani vahşi kapitalist sermaye yani emperyalist kapitalizm insanları disipline ediyor onları latino-cermen idelerle süsleyerek Avrasyanın yeni doğal kaynaklarına saldırmak için örgütlüyordu. Sonunda bilindiği gibi Siyonist oligarşi ve evanjelizm ile Bolşevik sosyalistlerin ittifakı faşizmi durdurmuş ve tasviye etmiştir. Bu faşizm gerçeği 1950 li yıllardan sonra şekil değiştirerek global Siyonist ve evanjelist kapitalizm ve Sovyet sosyalizm içerisinde yeni taktiklerle uygulanmaya konulmuştur. Bu uygulama artık kapitalist emperyalist ve sosyal emperyalist yayılmanın ve işgalin açık bir şekilde değil gizli ittifaklar ve ekonomik baskılarla gerçekleşmesiydi ki günümüzde işgaller artık gönüllü olarak bu şekilde yapılmaktadır.
Bugün 70 li yıllarda saf ve temiz Türk Milliyetçilerine faşist diye saldıran zihniyetin büyük bir kısmı Sovyetler Birliğinin tasfiyesi ve Sultan Galiyev gibi Türk Bolşeviklerin yaşamının da ortaya çıkmasıyla gerçeği kavramışlar ve kendilerini Türk devrimcileri olarak nitelemişlerdir.
Benim için iyi niyetli saf ve temiz Vatansever Türk Milliyetçilerim ise halen aynı çizgilerini devam ettirmekte Vatan, Millet, Bayrak, Atatürk ve Türk dünyası ile olan sevgi bağlarını her ortamda dile getirmektedirler.
Bir insanın kendi kimliğini, soy kütüğünü ve atalarıyla tarihini dile getirmesi illa da yabancı bir terim ile isimlendirilmesi gerekiyorsa bu Milliyetçilere ancak yabancı dilde Turks Patriyot denilebilir. Türk Milliyetçileri hiçbir zaman faşizmi bilmediler ve asla benimsemediler. Türk Milletinin Milliyetçi olmasındaki temel neden Cermen tarihi içerisindeki sıfatlamalarla değil Türk tarihine derin bir bakışla ancak görülebilir. 2200 yıl önce kendi ordusunu kurmuş bir Millet yani tamamen Ordu artı Millet şeklinde kurulmuş ve akıncı zihniyete sahip Türk Milletinin Vatana, Milleti ve Silahlı Kuvvetlerine olan aşırı bağlılığının da yadırganmaması gerekmektedir. Türk Milleti tarihte her daim asker bir Millet olarak var olmuş, savaşlara da Millet olarak topyekün katılmıştır. Bunun dünyada başka tek bir ördeği yoktur. Bu asil Millete yabancı sıfatlamalar hiç yakışmamakta olup bu Milletin Muz Cumhuriyetlerindeki vatansever –milliyetçi insanlarların bir başkalarıyla karıştırılmaması gerektiği önemle tarafımızdan tavsiye olunur.
"İslam ruhumuz, Türklük bedenimizdir. Ruhsuz beden ceset olur."